Sağlık, insan hakları alanında en temel ve vazgeçilmez haklardan biri olarak kabul edilmekte olup, sağlık hizmetlerine eşit ve adil bir şekilde erişim sağlanması, toplumsal adaletin en önemli göstergelerinden birini oluşturur. Ancak, sağlık hukukunda sıkça karşılaşılan eşitsizlikler ve erişim hakkına yönelik engeller, bu idealin gerisinde kalınmasına neden olmaktadır.
Her bireyin sağlık hizmetlerinden eşit yararlanma hakkı, temel insan hakları çerçevesinde korunmaktadır. Sağlık, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 25. Maddesinde ‘‘herkesin yeterli bir yaşam standardı, sağlık ve refah için gerekli olan sağlık hizmetlerine erişme hakkı’’ olarak tanımlanmıştır. Bu bağlamda, sağlık hizmetlerine erişim bir hak olarak kabul edilir ve devletlerin bu hizmeti sunma yükümlülüğü bulunmaktadır. Erişim hakkı, sadece fiziksel olarak sağlık hizmetlerinin varlığıyla değil, aynı zamanda bu hizmetlerin erişilebilir, kabul edilebilir ve eşitlikçi olmasını gerektirir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda da her bireyin sağlıklı bir ortamda yaşama hakkı olduğu belirtilmiş, bu hakkın devlet tarafından sağlanması gerektiği ifade edilmiştir. Hukuken, sağlık hizmetlerine erişim, yasalarla güvence altına alınmış temel bir hak olmasına rağmen, toplumsal eşitsizlikler nedeniyle bu hizmetlere erişimde önemli farklılıklar gözlemlenmektedir. Bu eşitsizlikler, toplumların çeşitli kesimlerinde daha belirgin hale gelmektedir. Sağlık hizmetlerine erişim, yalnızca bireylerin sağlık hakkını kullanabilmesiyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda bu hizmetlere ulaşmanın maliyeti, coğrafi uzaklık ve hizmetlerin kalitesi gibi faktörleri de kapsar.
Bunun arkasında, sağlık altyapısının dengesiz dağılması, hizmetlerin yüksek maliyeti ya da bazı kesimlerin sağlık sigortasına sahip olmamaları gibi sebepler bulunmaktadır. Örneğin, engelli bireylerin sağlık hizmetlerinden faydalanabilmesi için yeterli düzenlemeler ve erişilebilirlik önlemleri çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Ayrıca kırsal bölgelerdeki insanların büyük şehirlerdeki sağlık hizmetlerinden faydalanması daha zordur, çünkü bu bölgelerde sağlık altyapısı ve uzman doktor sayısı genellikle yetersizdir. Dolayısıyla sağlık sistemindeki eşitsizlikler, bu hakkın gerçekten her bireye eşit şekilde sağlanıp sağlanmadığını sorgulamamıza neden olmaktadır. Eşitsizliklerin varlığı, bir insan hakları problemi olup, hakların eşit bir şekilde kullanılamaması, yani hak ihlalleri, bu sorunun temel kaynağını oluşturur.
Sonuç olarak, sağlıkta eşitsizlik, temel insan haklarına saygı gösterilmesi açısından ciddi bir sorun teşkil eder. Sağlık, sadece bir hizmet değil, insan onurunu koruyan ve herkes için erişilebilir bir hak olmalıdır. Sağlık hukukunda eşitsizliklerin giderilmesi, adil bir sağlık sisteminin kurulması ile mümkün olacaktır. Bunun yanı sıra, sağlık hizmetlerine erişim konusunda eşitlik sağlanabilmesi için toplumsal bilinçlenme de önemlidir. Toplumlar, sağlık hakkının evrensel bir hak olduğu konusunda daha fazla bilinçlendirilmelidir. Her bireyin sağlık hizmetlerinden eşit şekilde faydalanabilmesi için, sağlık sisteminde ve hukuki altyapıda köklü reformlar yapılması gerekmektedir. Yalnızca yasal düzenlemelerle değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık yaratılarak, sağlık hizmetlerinin daha eşit ve erişilebilir hale getirilmesi sağlanmalıdır. Sağlıkta eşitsizliğin giderilmesi, sadece bireylerin sağlığı için değil, toplumun genel refahı için de kritik bir öneme sahip olup bu alanda atılacak adımlar, daha adil ve eşitlikçi bir toplum yaratılmasına katkı sağlayacaktır.
Av. Şefik ZİROĞLU & Stj. Av. Ferda AĞIRMATLIOĞLU
KAYNAKÇA: