Bir kişi dövüldüğü, yaralandığı zaman vücut bütünlüğünün ihlal edildiğini hiçbirimiz kabul etmekte zorlanmayız. Peki istenmeyen bir tıbbi müdahalenin de vücut bütünlüğünün ihlali kapsamına girdiğini biliyor muyuz?
Anayasamızın 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca tıbbi zorunluluklar ve kanunda öngörülen haller dışında kimsenin vücut bütünlüğüne dokunulamaz. Burada bahsi geçen tıbbi zorunluluklar istisna niteliğindedir. Kural bir kimsenin izni olmadan o kişiye tıbbi müdahalede dahi bulunulamaması yönündedir. Söz konusu kurala bazı kanunlar ve yönetmeliklerle de hukuki bir temel kazandırılmıştır. 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San. Tar. İcr. Dair Kanun 70. Maddesinde belirtildiği gibi hekimlerin, dişçilerin, diş tabiplerinin bir işlem yapmadan önce hastadan; eğer hasta, küçük veya kısıtlı ise velisi ya da vasisinden rıza alması gerekmektedir. Hasta Hakları Yönetmeliğinin 22. Maddesinde de bu durumu destekler niteliktedir.
Tıbbi bir müdahaleye maruz kalacak kişinin rızasının alınması gerektiği açıkça belirtilirken rızanın ne şekilde alınması gerektiği de belirtilmiştir. Terminolojide “aydınlatılmış onam” olarak bahsi geçen rıza şeklinin bazı özellikleri mevcuttur diyebiliriz.
Aydınlatılmış onamın tanımının da yapıldığı TTB Meslek Etiği Kuralları m.26 uyarınca hekim, hastasına hastalığının tanısını, tedavi yöntemlerini, tedavinin yan etkilerini ya da risklerini, tedavinin reddedilmesi halinde oluşacak riskleri anlatmalıdır. Ayrıca verilen bilgiler, hastanın anlayabileceği şekilde verilmesi gerekmekte olup Tıbbi Deontoloji Tüzüğünün 14.maddesinin 2.fıkrası uyarınca verilen bilgiler hastanın sağlık durumunu daha kötü etkilemeyecek şekilde yapılmalıdır.
Ayrıca Hasta Hakları Yönetmeliği de bu konularda ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Bahsi geçen yönetmeliğin 15.maddesinde hastayı bilgilendirmenin kapsamı tanımlanırken 18.maddesinde bilgilendirmenin usulü düzenlenmiştir. Buna göre esas olarak hasta bilgilendirilir. Ayrıca 25.maddede belirtildiği gibi hasta, tedaviyi reddetme hakkına da sahiptir ancak bunun için yazılı beyanı gerekmektedir.
Tıbbi müdahale için hastanın, velisinin ya da vasisinin onayının alınmasının kural olduğunun belirtilmesine karşın 24.maddenin 7.fıkrası uyarınca hastanın rızasının alınamadığı hayati tehlikesinin olduğu ve bilincin kapalı olduğu acil durumlarda ve hastanın bir organını kaybetme tehlikesi varsa rıza aranmayacaktır.
Son olarak yönetmelikte düzenlenen, konu itibariyle bahsedilmesi gereken iki önemli husus da rıza formu ve rızanın kapsamıdır. Rıza formu, aslında bir çoğumuzun da bildiği bir belgedir. Hastane tarafından iki nüsha olarak hazırlanan form hastanın imzalaması halinde, tedaviyi kabul ettiğini göstermektedir.
Rızanın kapsamı ise 31.maddede düzenlenmiş olup tıbbi müdahalenin hastanın verdiği rıza çerçevesinde olması gerektiğini belirtmektedir. Ancak tıbbi müdahale sırasında yapılan işlemin genişletilmesi gerekli olursa ve müdahale genişletilmezse organ kaybına sebep olacak bir durum söz konusuysa rıza aranmaksızın tıbbi müdahale genişletilebilir.
Sonuç olarak tedavi hastanın rızasına bağlı olup yapılacak tıbbi müdahale rıza ile sınırlıdır. Bu kapsamda rızanın ne şekilde alındığı da önemlidir. Hastaya yeterli açıklamalar yapılmalı, rıza formu bilgilendirmelerden sonra uygun koşullarda imzalatılmalıdır. Aksi halde bir hak ihlalinden bahsedilebileceği ve bir takım tazminat sorumluluklarının doğabileceği aşikardır.
Av. Şefik ZİROĞLU & Öğr. Yasemin TOPSAKAL