Bel Fıtığı, birçok insanın hayatını olumsuz etkileyen ve tedavisi neredeyse hastalığın kendisinden daha zor olan yaygın bir hastalık çeşididir. Hukukta ise Bel Fıtığı, özellikle konu itibariyle Sağlık Hukuku’nda pratik oluşturmaktadır.

Sağlık Hukuku’nda Bel Fıtığı, hastanın tedavisi sonucu hekim kusuru ile zarar oluşmasından kaynaklanmaktadır. Tıbbi hata ile ortaya çıkan zararların tazmini davalarında (malpraktis) “Bel Fıtığı” hastalığı önemli bir şekilde yer almaktadır. Hastalar arasında “ameliyat sonrası çok daha kötü, dayanabildiğim kadar dayanayım.” algısı en çok fıtık ameliyatlarında maalesef mevcut olup, birçok insanın başarısız operasyon geçirmesinden kaynaklanmaktadır. Günümüzde uygulamada birçok örnek görebilmekteyiz.

Hekim kusuru ile açılan tazminat davalarında (malpraktis) Bel Fıtığı birçok uyuşmazlıkta yer almaktadır. Bel Fıtığı için uygulanan tedavi, hasta için maddi ve manevi birçok zarar oluşturabilmektedir. Pratikte, hastanın hekim ile tedavisinden sonra ağır olumsuz sonuçlarla karşılaştığı, hastalığın iyileşmesi beklenirken daha kötü bir hal almasını, ameliyat sonrası vücudunun belli uzuvlarını kullanamadığını, hatta ölümle bile neticelenmesini görebilmekteyiz. Bu durum hasta için belki anlık, belki kısa sürelik, belki uzun sürelik belki de ömür boyu maddi-manevi zararlar bırakabilmektedir. Bu tür durumlarda hasta, zararının tazmini için tazminat davaları (malpraktis) açmakta ve hekim kusurunu ispat etmek zorundadır. Bu kusurda uğranılan zarar ile hekim arasında illiyet bağı olmasıyla oluşmaktadır. Bu durumda bu illiyet bağını ortaya koyacak adli rapor, bilirkişi raporudur. Bilirkişi raporu doğrultusunda hekime kusur atfedilecek ya da hekimin kusuru ortadan kaldırılacaktır. Bu süreç hasta tarafından hem beden sağlığı hem de ruh sağlığı için zor bir süreç olabilmektedir.

Hekim ile hasta arasında yapılan müdahaleye ilişkin “Aydınlatılmış Onam” alınması gerekmektedir. Hekim hastaya, yapacağı müdahaleyi, tedavi sonrasında oluşacak komplikasyonları, oluşabilecek risk var ise bu riski bildirmeli ve tüm bunların akabinde Hastadan rıza alması gerekmektedir. Tüm bu bilgilendirme yapılmadan uygulanan tedavide, tedavi sonrası oluşacak zararlardan Hekim, kusuru ile sorumlu olacaktır. Yargıtay ve Danıştay kararlarında hastanın tanı ve tedavisi sırasında standart uygulamanın yapılmaması, bilgi ve beceri eksikliği, hastaya uygun tedavi uygulanmaması; tıbbi hata olarak tanımlanmaktadır. Hekimin burada özen yükümlülüğü söz konusudur. Hekimin özen yükümlülüğünün ihlali, üç alanda mevcuttur; birincisi, hastanın tedavisinde yani teşhisinde, tedavi sonrası bakım alanında olan kusuru yani uygulama kusuru veya tedavide hatadır. İkincisi, hastanın aydınlatılması ve onay alınmasıdır yani aydınlatma kusurudur. Üçüncüsü, hekimlerin birbiriyle iş birliğidir yani organizasyon kusurudur. Bu üç kusura “Tıbbi Uygulama Hatası” (Malpraktis) adı verilmektedir. Tıbbi malpraktis (kötü hekim uygulaması) kavramı, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesinde genel olarak şu şekilde tanımlanmıştır: “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi “hekimliğin kötü uygulaması” anlamına gelir. “  Uygulamada bu kusur türlerinin çoğuyla rastlaşan hastalık türü ise Bel Fıtığıdır. Bel Fıtığı tedavi kusuru, aydınlatma kusuru ile günümüzde pek çok insanın neredeyse sorunu haline gelmiştir.

Uygulamada karşılaştığımız birkaç bel fıtığı konulu tıbbi uygulama hatası (malpraktis) davalarına örnek vermek gerekirse;

  • ..19/11/1997 tarihinde bel fıtığı ameliyatı yaptığını, ameliyat esnasında yanlış müdahalede bulunduğundan hastanın sakatlanmasına neden olduğunu, adı geçen hastanın ..

“Bel Fıtığı ameliyatında yanlış müdahalede bulunan hekim, maddi-manevi zararların tazmininden sorumludur.” 4. Hukuk Dairesi         2020/1117 E.  ,  2020/1963 K.

  • ..hastanesinde 07.03.2008 tarihinde bel fıtığı ameliyatı yapıldığını, ameliyat sonrası ayaklarında uyuşma, büyük ve küçük abdestini tutmama, kalçada devamlı şekilde uyuşukluk gibi problemlerin olduğunu, bu hali ile 4 gün sonra taburcu edildiğini..

“ Ameliyat sonrası hekim, özen yükümlülüğünü devam ettirmek zorunda olup, yükümlülük ihlali halinde doğan zararlardan kusuru ile sorumlu olacaktır.”  3. Hukuk Dairesi         2020/5860 E.  ,  2020/8070 K.

  • ..bel fıtığından tedavi olmak için davalılardan Doktor …’un muayenehanesine gittiğini, doktorun acilen ameliyat olması gerektiğini söylediğini, ameliyatın davalıya ait olan hastanede yapıldığını, 04.12.2011 tarihinde hastaneden taburcu olduğunu, 05.12.2011 tarihinde ameliyat yerinden akıntı gelmeye başladığını..  tedavisi sırasında gerekli önlemleri almayarak ameliyat eden ve enfeksiyon kaptıran, ameliyat sonrası ameliyat yerinde gelişen akıntıdan kültür almayarak diskte ve omurgada enfeksiyon gelişmesine sebep olan daha sonrasında ise özenli bir şekilde muayene etmeyen ve gerekli tetkikleri zamanında yaptırmayan ve bu sebeple enfeksiyonunun omurgada iyice yayılmasına ve oluşan kalıcı rahatsızlıktan dolayı.

“Hekim tedavi ve teşhiste yapılan hatadan ve tedavi sonrası oluşacak zararlardan sorumludur.” 13. Hukuk Dairesi         2019/5220 E.  ,  2020/2331 K.

Yerel mahkeme konularına bakıldığı üzere hasta, hastalığının tedavi sürecinde “özen yükümlülüğü” ihlali ile hekime kusur atfederek zarar tazminini talep etmektedir. Bu zararın tazmini için en önemli olgu bilirkişi raporundan davayı etkileyecek olan neden ile sonuç arasındaki illiyet bağıdır. Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek Hekim kusurunu belirten rapor hastanın açmış olduğu tıbbi uygulama hatası (malpraktis) davasının konusu olacak ve zarar tazmin edilecektir. Ancak uygulamada gördüğümüz üzere raporların birçoğunda “komplikasyon” sonucunu görerek Hekim kusuru ortadan kaldırılmaktadır.

Hasta ve Hekim için hakkaniyetli bir çözüm üretilmektedir. Bel Fıtığı hastalığında birçok zarara tıbbi uygulama hatası ile uğranılmaktadır. Ancak Sağlık Hukuku, hastanın uğramış olduğu zararları korumaktadır. Aynı zamanda da Hekim’i, haksız yere suç sübut edilmesinden, haksız kusurundan korumaktadır.  Bu süreçte, Hasta ve Hekim arasındaki önemli noktalar;  hasta, tedavi sürecini ve teşhisi değerlendirmelidir, hekim tarafından hastaya tüm bu süreçler anlatılmalı ve eğer tedavi sonrası oluşacak risk var ise Hekim, hastanın onayını almalıdır. Her iki taraf içinde sonraki süreçlerde oluşacak aleyhe hususlar bu süreçle en aza indirilebilmektedir. Oluşan kusurun Hekim ile illiyet bağı olması gerekmektedir. Bu bağ Bilirkişi Raporu ile ortaya konmaktadır. Yargıtay Kararları doğrultusunda bu sürecin en adil şekilde çözüme ulaştığını görebilmekteyiz.  Hasta, Hekim kusuruyla uğradığı zararları tazmin edebilmekte aynı zamanda da hekim oluşacak her zarardan sorumlu tutulmayacaktır.  Hasta sahip olduğu hakların bilincinde olarak tedaviyi değerlendirmeli, oluşacak hak kaybında tazmininin mümkün olduğunun bilincinde olmalıdır. Aynı zamanda iki tarafta bahsi geçen eylemleri yerine getirerek önlenemez hataları önleyebilecektir.

 

Av. Şefik ZİROĞLU & Stj. Av. Elif ÇAMLICA