Mevsimlik Tarım İşçilerinin Hukuksal Durumu

1950’li yıllar Türkiye’nin tarımda mevsimlik işçiler için en önemli dönüm noktasıdır. Tarımda makineleşmenin başlaması, daha fazla arazinin tarıma açılması mevsimlik işgücüne ihtiyaç yaratmış, büyük kentlere göç edemeyen kesimler mevsimlik işgücüne kaynak oluşturmuştur. Peki mevsimlik işçi, tarım işçisi kavramları ne anlama gelmektedir?

Yılın belirli bir döneminde çalışılan veya belirli bir dönemde faaliyeti artan işlere “mevsimlik iş ” bu işlerde çalışan işçilere de mevsimlik işçi denir. Mevsimlik işler genellikle mevsime bağlı olarak turizm sektöründe konaklama ve eğlence yerleri ile tarım, ormancılık, avcılık ve balıkçılık işkollarında görülmektedir. Tarım işçisi ise ‘’sürekli, mevsimlik ve geçici tarım işlerinde ücret karşılığı çalışan kişidir. Tarımsal üretimin yoğunlaştığı dönemlerde (bahar-yaz dönemleri) tarımda mevsimlik işçiler çalıştırılmaktadır. Türkiye geneline bakıldığına bu işçiler Çukurova, Ege, Marmara ve Karadeniz Bölgeleri’nde yoğun olarak çalışmaktadır.

4857 Sayılı İş Kanunu 4. Maddesinin b bendinde 50’den az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde iş kanununun uygulanmayacağı belirtilmektedir. Bu durumda 51 ve daha fazla tarım işçisi çalıştırılan işyerlerinde işçiler sözleşme yapma, ücret, haftalık ve yıllık izin, sözleşme feshi, iş sağlığı ve güvenliği yaptırımları gibi haklardan yararlanabileceklerdir.

Mevsimlik işçilerin sendika kurma, sendikal faaliyetlere katılma, toplu iş sözleşmelerinden yararlanma gibi hakları da mevcuttur. Ancak çalışma sürelerinin uzun olmaması, aynı işyerinde çalışan işçi sayısının az olması gibi nedenlerle işçilerin örgütlenmesi pek de mümkün olmamaktadır.

Bu makalemizde özellikle mevsimlik işçilerin haklarının neler olduğu hususunu ele almaya çalıştık. Bu doğrultuda, mevsimlik işçilerin yıllık ücretli izin hakkı konusunda Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 12.10.2010 tarih ve E.2008/35528,K.2010/28674 sayılı kararında, “mevsimlik işçi 4857 Sayılı İş Kanunu’nun yıllık ücretli izin hükümlerine dayanarak, yıllık ücretli izin kullanma veya buna dayanarak ücret alacağı isteminde bulunamazdı. Ancak bu karar doktrinde tartışılmış, böyle bir düzenlemenin işçilerin aleyhine olacağı işverenlerin sırf yıllık ücretli izin vermemek için, işçileri 1 yıldan az süreyle çalıştırıp sonra işten çıkarabilecekleri dikkate alınarak Yargıtay’ın sonraki kararlarında çalışmanın 11 ayın üzerine çıktığı hallerde mevsimlik iş ilişkisinin dışına çıkıldığı kabul edilmiş, sonraki çalışmalar için yıllık izin hakkının doğduğu sonucuna varılmış” ve bu kararlar istikrar kazanmıştır.

Mevsimlik Tarım İşçilerinin Sosyal Güvenceleri  

Hukuk sistemimizde mevsimlik tarım işçilerine yönelik düzenlemeler oldukça yetersizdir. 6111 Sayılı torba yasayla bu işçiler de 01.03.2011 tarihinden itibaren sosyal güvenlik kapsamına alınmışlardır.

  Buna göre mevsimlik tarım işçilerinin sigortalı olabilmeleri için;

a)Hizmet akdi ile, kendi nam ve hesabına(tarım dahil)ve kamu görevlisi olarak çalışmaması,

b)İsteğe bağlı sigortalı veya isteğe bağlı iştirakçi olmaması,

c)Banka sandıklarına tabi çalışmaması,

d)Kendi sigortalılıklarından dolayı gelir veya aylık almaması,

e)2925 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılmaması,

f)18 yaşını doldurmuş olması, şartlarını taşımaları gerekmektedir

Yapılan istatistikler dünyada mevsimlik tarım işçilerinin %60’ından fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığı, en az %80’inin sosyal güvencesinin bulunmadığı ve %70’nin tarlalarda çocuklarıyla birlikte çalıştıklarını göstermektedir. Türkiye’de de durum bundan farklı değildir. Yapılan bu istatistikler aslında tarım işçilerinin mevcut durum karşısında haklarının pekte farkında olmadıklarını göstermektedir.

Peki bu işçilerin durumlarının iyileştirilmesi için neler yapılabilir? 

Öncelikle tarımda çalışanların durumunu belirlemek üzere, ulusal düzeyde veri tabanı hazırlanabilir, böylece bu kişilere yönelik riskler, hastalıklar, kazalar belirlenebilir. Bu risklere, hastalık ve kazalara yönelik önlemler alınabilir, kişisel koruyucu donanım kullanımı yaygınlaştırılabilir. Çalışanların yaşam koşullarının iyileştirilmesi için, öncelikle temiz su, atıkların yok edilmesi başta olmak üzere çalışma ortamlarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalı ve kırsal alanlara hizmet çerçevesinde, işverenin sorumluluğunu esas alan yasal düzenlemeler yapılmalı, konu hakkında denetlemeler arttırılmalıdır. Mevsimlik işçi göçü veren kentlerin sanayi yönünden gelişmesini sağlanmasına hizmet edilmesi halinde, nüfus yoğunluğunun büyük şehirlerde toplanmasının önüne geçilecektir. Sektörde uğranılan kazaların önlenmesi için ise, eğitim çalışmalarının kurumsallaşarak yaygınlaştırılması ve tarım aletlerinin güvenli hale getirilmesi için gerekli mühendislik önlemlerinin alınması gerekmektedir. Mevsimlik tarım işçilerine yönelik yasal düzenlemeler sadece oluşturulmakla kalmayıp uygulanmalı ve sıkı denetime tabi olmalıdır.

Sonuç olarak, mevsimlik işçilerin ve ailelerinin insan onuruna yaraşır bir biçimde yaşamasını sağlamak, çalışma ve yaşam koşullarını güvence altına almak devletin ödevidir. Toprağın isimsiz kahramanlarını üretimle gelen başarının dışında tutmak, onlar yokmuş gibi davranmak, saatlerce zor koşullarda çalışıp, kötü yerlerde barınmalarına, ailelerinin çektikleri sıkıntılara göz yummak sosyal devlet ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir.

Av. Şefik ZİROĞLU